Platon’un Menon
diyaloğunun kısa özeti:
Platon’un Menon
diyaloğu; Sokrates, Anytos, Menon’un kölesi ve Thesselia’dan Atina’ya gelen
Menon arasında geçer. Menon Sokrates ile konuşur Konuşmanın en başı “Erdem
nedir” diye başlar. Sokrates yine her zamanki gibi sokratik düşünme yolu ile
ilerleyip Erdemin ne olduğunu bilmediğini ve bilen biri ile hiç
karşılaşmadığını söyler. Bunun üzerine
Menon şaşırır ve nasıl olur diye sorar. Sokrates unutkan olduğunu ve isterse
onunla Erdem üzerine konuşabileceklerini söyler. Menon kabul eder. Sokrates’in ona sorduğu “Erdem nedir?”
sorusuna: ‘ Bir erkeğin erdeminin; devlet işlerini büyük bir ustalıkla
yönetmesi, bunu yaparken kendisine herhangi bir zarar gelmemesi, dostlara
yardım etmek, düşmanlarına zarar vermek olduğunu, Kadınların ise; iyi bir ev hanımı olması,
evini güzel bir biçimde yönetmesi ve kocasına itaat etmesi olduğunu’ söyler. (ne kadar yanlış
olduğuna inansam ve erdemin bu olmadığını bilsem de) Menon (kendince) Erdem’in
ne olduğunu açıklamış olduğunu düşünse de aslında Erdemi tanımlamamış ona kendi
düşüncesine, inançlarına göre örnek vermiştir.
Menon’un düştüğü bu yanlış aslında Sokrates’le konuşan herkesin düştüğü
bir yanlıştır. Diyaloğun akışında ’Erdem nedir’ sorusundan sonra Öne sürülen
soru Erdem’in öğretilip öğretilemeyeceği üzerine olmuştur. Aslında Menon
Diyaloğu içeriği 3 kısma ayrılıyor Birincisi
‘Erdem Nedir? 1’ ikincisi ‘ Bilgi Felsefesi’ üçüncüsü ‘Erdem nedir? 2’
şeklinde birbirlerine ustaca bağlanmış bölümlerdir.
Menon’un Erdem ile ilgili ikici tanımı ‘İnsanları
yönetebilme kapasitesi, onlara hükmedebilme gücü’ dür. Sokrates Menon’un bu
tanımını da çürüttükten sonra Menon’un Diğer “Erdem” tanımı ‘ Şairin söylediği gibi güzel şeyleri sevmek ve güçlü olmak’ olduğunu
söyler. Aslında Sokrates Erdem’in ne olduğunu
bulmaktan ziyade ne kadar uğraşsalar da bulamayacaklarını biliyordu.
Çünkü ne olduğunu bilmediğimiz bir şeyi arayamayız. Arasak bile bulduğumuza
emin olamayız çünkü bilmediğin bir şeyi arıyorsan ne aradığını bilmediğin için
bulamazsın. Bulduğunu zannetsen bile doğru şeyi bulup bulmadığından emin
olamazsın. Platon aslında Erdemin ne olduğunu bulmaktan ziyade hatırlamaya,
hatırlatmaya çalışıyordu çünkü Platon ve Sokrates’in düşüncesine göre zihnimiz
bilgileri öğrenmez aksine üzerine düşünerek hatırladığını savunuyorlardı.
Sokrates zekasını
kullanarak karşısında bulunan kişiyle bir diyaloğa girerek önce onu överek
egosunu tatmin ediyor sonra karşısındaki kişi ona soru sorduğunda kısa cevaplar
vererek istenen cevabı vermeyip belirsizlik oluşturarak bir paradoks oluştururdu.
Sokrates'in köleye çözdürdüğü geometri sorusunda akla yatmayanlar:
Menon diyaloğunu
meşhur yapan Sokrates’in Menon’un sorduğu
soruyu kendi yöntemleriyle toparlayarak bunu önerme şeklinde öne sürmesidir.
Sokrates Menon’a Ruhun her dünyaya gelişinde aslında tüm bilgiye vakıf olarak
geldiğini ve bizim öğrendiğimizi sandığımız her şeyi anımsadığımızı söyler. Ve
hiçbir şeyin öğretilemeyeceğini de vurgular. Anımsamanın da tek yolunun
sorgulamak olduğunu söyler. Yani Sokrates’in bu düşüncesine göre aslında biz
insanlar hiçbir şeyi öğrenmiyor bilgiyi doğuştan getiren ruhumuz sayesinde
anımsıyorduk. Sokrates’in bu savını kanıtlamak için meşhur “köleye geometri
sorusu çözdürme” olayını çoğumuz biliyoruzdur. Bilmeyenler için kısaca
bahsedeyim: Sokrates Menon’la konuşmasının ardından Köleyi çağırır. Sokrates
köleye doğru sorular sorarak geometri sorusunu çözdürür. Bu sorular
“Dört eşit parçası olan şekillere kare denir değil mi?”
Şeklinde başlayıp devam eder. Sokrates’in sorduğu soruların
içeriği yukarıda gördüğünüz gibi gerekli bilgiyi verip karşı tarafın onayının
alınmasını gösteren sözcüklerden oluşur. Bu soruların ardından Sokrates Köleye
kenarı iki ayak uzunluğundaki bir karenin alanını iki katına çıkardığımızda bir
kenarının kaç ayak geldiğini hesaplatır. Bunun üzerine kendince bilginin
doğuştan geldiğini, öğretilemez ancak ve ancak keşfedilebilir olduğunu
kanıtlamış olur.
Sokrates dini inançlarına göre ruhun
ölümsüzlüğüne inanıyordu. Onun inancına göre ruh bir bedeni terk edince başka
bir bedende varlığına devam edebiliyor önceki bedende öğrendiği bilgiler yeni
bedeninde de yer alıyordu. Sadece hatırlaması gerekiyordu. Ve bunu bir köleye
geometri sorusu hesaplatarak kendince kanıtlamıştı.
Peki bu sav ne kadar doğru?
Gerçekten de bir köle geometri
sorusunu bilebildi mi?
Bilebildiyse bile ne kadar özgür
cevaplar verdi?
Sokrates M.Ö 369-399 yıllarında
Atina’da yaşayan bir Antik yunan filozofudur. Bu yazıda geçen köleye geometri
sorusunun çözülmesini anlamlandırabilmek, hakkıyla eleştirip düşünebilmek için
o döneme kölenin yaşam şartlarına bir göz atalım (tahmin edebileceğimiz
kadarıyla).
Kölelerin kölelik yapmasının nedeni ekonomik durumlarının olmaması,
ailesinden gelen bir meslek olarak görmeleri ya da toplumda oluşan sınıfsal
ayrılıkların içerisinde en alt tabakada bulunmalarıdır. Kölelere eğitim
verilmez, onların yaşamdaki statüleri efendilerinin isteklerini yerine getirip,
onları memnun etmektir. Sokrates’in köleye sorduğu sorularda yukarıda
gördüğünüz gibi sorunun içerisinde bilgi veriliyor ve kölenin “değil mi”, “öyle
mi” sorularına yanıt vermesi bekleniyor. Köle ekonomik durumu olmayan,
efendisine bağlı, sosyal statüsü olmayan, aile geçindirmeye daha doğrusu
hayatta kalmaya çalışan toplumsal sınıfın en alt tabakasında yaşam mücadelesi
veren bir kişi olarak efendisinin istemediği cevabı verebilir mi? Evet Sokrates
sorular doğrultusunda geometri sorusunu çözdürüyor fakat köle efendisinin
sorduğu “öyle değil mi” soru kökenine “öyle değil” diyebilir mi?
Bahsi geçen kişi (köle) ekonomik, barınma, yeme, içme gibi ihtiyaçlarını
karşıladığı efendisi ile karşıt görüşe sahip olamaz. Çünkü kölenin özgürlüğü
sınırlıdır ve efendisine itaat etmek zorundadır.
Yani Sokrates’in kanıtladığını
zannettiği “köleye geometri sorusu çözdürme” durumunda ele alınması gereken
sorulan soruların yönelgesiyle bulunan cevap değil de o dönemin sosyal,
ekonomik şartları altında yaşayan kölenin durumudur.
...
YanıtlaSil